Şimdi çıksam şu meydana diyorum. Açsam kollarımı iki yana sonra bağırsam avazım çıktığı kadar. "Nefret ediyorum senden İstanbul; senden de senin getirdiklerindende, bunca kalabalıktanda,manasız pahalılıklarındanda, bulutlara gizlenmiş gökdelenlerindende herşeyinden nefret ediyorum" desem bütün gücümle. Kaç kişi deli diye bakar uzakta bana yada kaç kişi gelip eşlik eder bu isyanıma.
Kaçmaya çalıştıkça saplandım sana. En sonunda ne yaptım sırf gidemeyim diye aldın sevdiğimi getirdim buraya. Sonra karşıdan alay eder gibi güldün bana. Sanki fısıldıyordun "hadi şimdi git bakalım" diye. Anladım ki sen benimle oyun oynuyordun. Ama haklısın ben kurallarına göre oynamayı beceremedim. Çünkü sana dair hiçbişeyi benimsemek, kabullenmek, sindirmek istemedim. Seninle hiçbir bağ kurmamak için hep direndim.
Mecburiyetler yüzünden sana geldiğim gün kendime yenilmicem ama gidicemde dedim. Daha kendime verdiğim sözü bile tutamadım. Bunun içinde nefret ediyorum senden. Kendime olan saygımı bile yitirttin bana. Hayatım boyunca kimseye kinlenmeyen, öfkeyi içinde barındıramayan ben sayende günlerdir öfkeyle dolup taşar oldum. İşin en kötüsüde ne biliomusun dile bile getiremiyorum. Sadece kendi içimde beni yiyip bitiriyor.
Hızlı değil ama yavaş yavaş bi çöküşe hazırlıyorsun sen beni. İşte bütün bunlar için belki daha da bile fazlası için senden nefret ediyorum mega kent İstanbul. Işıltılı binalarınla, boğazınla, imkanlarınla birtek benim gözümü boyuyamadın. Birgün senden gidicem hemde öyle bir gididem ki tüm öfkemi, arada kalmışlıklarımı, çaldığın zamanlarımı herşeyi senin üstüne yıkıp gidicem. Buraya bırakıldığım ilk günkü burukluğumu yüZüne çarpıp en mutlu halimle gidicem burdan. En azından bu sefer kendime verdiğim sözü tutucam. Sen koca şehir birtek beni benden alamadın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder