30 Nisan 2015 Perşembe

Onu Anımsattı

Tatil günleri inat gibi erkenden uyanırım; hafta içi sürünerek kalkmalarıma rağmen. Bu sabahta erken uyandım. Ama saat oldukça erken olduğu için yatakta zaman geçireyim dedim. Instagrama girdim. Keşfette gezinirken bir blog yazarının sayfası denk geldi. Dikkatimi çekti çünkü resim hastane odasında ve başında bandanayla cam kenarında oturan bir kadına aitti. Ve bu görüntü bana hiç yabancı değildi.Hemen girdim tüm profilini inceledim. Tek tek tüm resimlerine baktım. Altlarına yazdığı yazıları okudum. Başından geçmekte olan rahatsızlığı öyle değişik bir imaja sokmuş ki baktığınızda kemoterapi gören birinin sayfasında gezindiğinizi anlamakta güçlük çekebilirsiniz. Saçlarıyla ilk vedalaşması, ilaç sonrasında ki halsizlikleri bakıldığında "ayy yazık" dedirtecek şeylerken bizlere aksine onun bunları anlatışı "helal olsun" dedirtir cinsten.
Şimdi sabah sabah benim bu konu üzerinde neden bu kadar çok durduğumu merak edecek olursanız. Ben bu hastalık yüzünden kıvır kıvır saçları olan, kocaman yemyeşil gözleri olan teyzemi ama en önemlisi en yakın arkadaşımı kaybettim. Ölüm ilk defa onunla bana bu kadar yakın olmuştu. Şimdi o bahsettiğim bayanın hesabına bakınca onun hastane dönüşleri, halsizlikleri, saçlarına veda ettiği zaman ve bu hastalığın karşısında ki güçsüz duruşu aklıma geldi. Gelip geçici birşey olduğuna asla inanmadı o. Hayatımda tanıdığım en güçlü kadındı fakat bu hastalık onu yerle bir etmişti.
Zaman zaman bu hastalıkla baş edebilen insanları hatta atlatıp ikinci bir hayat yaşayan insanları görünce bir tek "o muydu" bunu başaramayan diye soruyorum kendime. Oysa herşey yapılmıştı onun içinde en sevdikleri her zaman yanındaydı. Hayatı olduğu gibi gene devam ediyordu. Sadece hayata, yaşamaya, nefes almaya daha sıkı sarılması gerekiyordu.
Biz onunda beraber bu hastalığın kayıplarından olduk. Gidene mi zor kalana mı dendiğinde bir durup düşünürüm hep kalana zor derim. Biz ondan sonra hep yarım kaldık çünkü. Hele şimdi hayatımla ilgili tatlı telaşlar içine girmişken ben eksikliğini daha da derinden hisseder oldum.
Biz ikinci bir hayatı yaşama şansını onunla yaşamayı başaramadık. Ama dileğim bu hastalıkla tanışan herkesin bunun gelip geçici bir süreç olduğuna inanması ve onu yok sayarak hayatına devam etmesi.

Ben Olduğum Zaman

Yazıyorum..
Tam  9 yaşından beri bembeyaz kağıtları, rengarenk kalemleri kendime arkadaş etmişim diyorum. Gördüklerimi, sustuklarımı, istediklerimi, ulaşamadıklarımı hep yazdım ben. Defterler şahittir çocukluğuma en çok. Düşünmeden, ölçmeden, tartmadan bir onlara anlattım kendimi. Bazen karşılık bekledim ama sustular; ben sayfalara baktım sayfalar bana baktı. Aramızdaki ilişki sessiz ama derindi. 
Bazen yazarken kahkahalara boğuldum, bazen her sayfaya gözyaşlarım ince ince işlendi. Bazen kaçak göçek yazdım, bazen çok acelem varmış gibi iki satır karalayıp kapattım. 
Hayat benim için insanlara söylemek isteyipte söyleyemediklerimden ibaret olmasın diye, içime attıklarım bana zarar vermesin diye ve belkide aynı evin içinde çocukluğumu paylaşacak biri daha olmadığı için dışları renkli içleri çeşit çeşit defterleri arkadaş ettim kendime.
Yazdıkça büyüdüm ben. Yazarken anladım doğrumu, yanlışımı. Sorular sordum, sonra yazarken cevaplarını buldum. Kayboldum zaman zaman döndüm dolaştım gene kendimi buldum. Yazmak benim en sessiz çığlığım  oldu. Kimsenin duymadığı ama benim haykırdığım. Böylece ne insanları kırdım nede sustuklarımı yutmakla yetindim. Yazdım da yazdım...
Bugün hala daha insanlardan kaçmak istediğimde, kendimden kaçmak istediğimde sayfalar arasında kendime yer aramaya çalışırken buluyorum kendimi. 
Asosyal yada insanlardan kaçan biri değilim.:) Sadece "yalnızlığı" diğerlerine göre bir tık daha fazla seviyorum belkide..Buda benim kusurum olsun o zaman.;)

25 Nisan 2015 Cumartesi

Annem İçin Olsun

Büyümekle imtihan verdiğim günlerden birindeyim. Annemi uğurladım bu akşam o yüzden içim biraz buruk. Ayvalıktan ilk ayrılışımda içimde kocaman bir boşluk vardı. Bilmediğim bir şehre gitmenin verdiği büyük bir korku aynı zamanda evden ayrılmanın verdiği büyük endişe. Gene annem getirmişti beni yerleştirmeye yurdun odasından çıktığı anda kendimi sudan çıkmış balık gibi hissediyordum. Yatağın üzerine oturup uzun uzun camdan bakmıştım. İçimdeki boşluk orada daha da büyümüştü. Ama bu yoldan geri dönüşte yoktu ve ben bu hayatı yaşıcaktım. Yaşamaya başladığımın 4. yılındayım ama içimdeki  boşluk hiç dolmadı. Hala daha kendimi buraya, bu şehre ait hissetmiyorum. Annem gitti diye bu kadar üzülmem belkide bu yüzdendir. O varken yalnız olmadığımın farkındaydım ve içimde ki boşluğu annemin kapattığını farkettim.
Dört  senedir gidip gelmelerden yoruldum. Özlemekten yoruldum. Sevdiğim insanlarla aramda hep bir mesafe olmasından yoruldum. Sevmediğim bir şehirde her gün güneşi doğurmaktan, her akşam batırmaktan ve kendimi birgün daha geçti diye avutmaktan yoruldum. İnsaların bu hayran olduğu, uğruna şiirler yazdıkları, evlerini barklarını bırakıp sığındıkları bu şehir bana bir ev, bir liman olmayı maalesef beceremedi. Bu yüzden kızgın değilim ona çünkü bunu bende istemedim. Bu şehiri sevmeden geldim, sevmeden yaşadım ve büyük ihtimallede sevmeden gideceğim. Annemle başladığım yazı İstanbula döndü.:)) 
Annem hep "anne olunca anlarsın" derdi her anne gibi. Annemin bazı söylediklerini anlamak için anne olmam gerekmediğini ondan ayrı kaldığım zamanlarda öğrendim. Heleki yavaş yavaş yuvadan uçmak için sağlam adımlar atarken ondan ayrılmanında zorluğuyla biraz yüz yüze geliyor insan.:) Benim tek temennim umarım annem gibi bir anne olurum.!
Bu akşamda annem için olsun dedim..

14 Nisan 2015 Salı

Bahar'ı izler Yaz

Bahar sarmış dört bir yanını bizim oraların.Bahçelerdeki çiçekler açmış bile renk renk. Erik ağaçları dolmaya başlamış. Kumsala güneş vurmaya başlamış. Denizin üstü ışıl ışıl olmuş bile. İnsanlar sokaklara düşmeye başlamış. Yaz telaşı sarmış herkesi. Kimileri dükkanlarını açıyor. Kimileri açmış boyasını, temizliğini yapıyor. Oteller özenle boyanıyor, bahçeleri toparlanıyor. Ayvalık yazı karşılamaya hazırlanıyor kısacası. 
Erik mevsimide açılmış. Şimdi diceksiniz zaten erik çıkmaya başladı ama bizim oralarda bir kaba 3 erik konup kilosu ağza alınamayacak rakamlardan satılmaz. Her bahçede vardır hemen hemen. Daha yeni olgunlaşırken  bütün çocuklar dalar bahçelere toparlarlar ağaçları.:)) Bizde çok yaptık zamanında. Ben şimdi başkalarının bahçelerine girmiyorum ama kendi bahçemizdekini sömürüyorum. Bu esnada da babamla olan mücadelemiz başlıyor. Ben daha olgunlaşmadan toparlarım babam ise iyice olana kadar bekleyeceği için türlü önlemler alabiliyor.:))
İlk baharı özlerim en çok peşinden yazı getirdiği için. Çünkü yaz geldi mi hayat başlar bizim oralarda. İnsanlar akın akın gelir. Bazen bunaltıcı bir kalabalık sarar. Gitsin herkes biz bize kalmak isteriz. Ama severiz de o coşkusunu. Gün batarken döner herkes denizden. Günün yorgunluğu olmaz yazın hiçbirimizde. Tüm gün denizde olmamıza rağmen akşama yemek yediğimiz gibi atarız gene kendimizi sokaklara. Tekrar eve girişin ucu bucağı yoktur.:))
Bahar yazı getirdiği için sevilir; yaz neşesi, coşkusu, rahatlığı için bizim oralarda.

9 Nisan 2015 Perşembe

Ayvalık aşkı

Güneşle beraber her gün yeniden doğmak aslında yaşamak. Yaşadığın yerde, olduğun insanlarla mutlu olmak demek yaşamak. Kendime bakıyorum İstanbul da ne kadar mutluyum diye aslında hiç mutlu olmadığımı Ayvalık'a gelip bu deniz kokusunu içime çektiğimde anlıyorum.
Buradan bazen ne kadar çok kaçmak istesem de aslında bir o kadarda geri dönmek istiyorum buraya. Ayvalık hepimiz için hayatlarımızla yüzleşme noktası aslında. Yani sadece burada büyüyen bizler için. Hayatlarımızla ilgili her ilki burada yaşadık çünkü.
Burada aşık olduk, ilk gözyaşlarımızı kumlara gömülüp denize bakarak burada döktük, belki ilk defa burada terk edildik, ilk hayal kırıklıklarımızı burada yaşadık, ilk defa burada birinin elini tutup seni seviyorum dedik. Bizim bütün ilklerimiz işte bu küçücük yerde. O yüzden Ayvalık demek bizim için aslında hayat demek, bütün çocukluğumuz demek. Ne kadar çok gitmek istesekte bazen işte bu yüzden her yol gene buraya çıkıyor.
Korktuklarımız, özlediklerimiz, asla görmeyeceklerimiz her zaman  burada. O yüzden hayat bizleri ne kadar uzağa savurursa savursun biz hepimiz bir gün buraya asıl evimize geri döneceğiz. 
Ben Ayvalık'a aşık bir insanım o yüzden aşkla,aşktan kaçarken her zaman sığınacağım tek yer burası.

4 Nisan 2015 Cumartesi

Ben Gene Yollarda

En sevmediğim gidişler,gelişler. Sevmem ki ben düzenimin bozulmasını ama kendimle çelişir Ayvalık'ın deniz kokusunu içime çekmek içinde atlar giderim. Aaaa sadece bu mu demeyin tabikide değil.:)) Anne,baba özlemi e tabi bide yol arkadaşı özlemi binince üst üste düzeni kim takar;)
Hüzünlü gelir her gidiş geliş bana. En kolayı hep kalanlara derim kendi kendime. Yollar savurup dururken beni senelerdir kalanlar hep olduğu yerde öylece bekler durur. Hep gözü yaşlı yollara düşen ben olurum. Evet evet ben çok sulu göz bi insanımdır. Herşeye ağlarım. Oyüzden her gidişimde bu son olsun artk nolur diye yalvarırım.
Ama tabikide bu son olmayacak.:)
Güneşli güzel bi cumartesi bugün gözümü İstanbulda açtım. Şuanda havalanındayım inşallah akşama evimde günü sonlandırmış olucam. Herkese mutlu güzel hafta sonları arkadaşlar. E ben bir Ayvalık havası alıp geleyim.🙈😂