Varlığımızı bilinçli bir şekilde sürdürmeye başladığımızdan beri herbirimiz kendi kişiliğimize uygun olabilecek ortamlarda benlik gösteririz. Yani bir nevi ait olabildiğimizi hissettiğimiz ortamlarda var olmaya çalışırız. Bu öncelikle ailemizde başlar bana kalırsa. Anne, baba ve çocuk ilişkileri ne kadar güçlü ise çocuk kendini o kadar o evin bir parçası olarak görür ve kendini ait hisseder.
Sonraları arkadaş ortamlarımızda bu duygu baş gösterir. Başkası olmaya çalışarak varolmayı denediğimiz zamanlar olmuştur sırf o insanlarla ve o çevrede olabilmek için. Ama bir süre sonra bakarız ki başkası olmaya çalışarak mutlu olamıyoruz ve benlik gösteremiyoruz. O zaman kendimiz olabildiğimiz ortamlara doğru kayarız.
Bu tabikide son olarak kendini iş ortamında gösteren bir duygudur. Severek isteyerek gidilen bir işte aidiyet duygusu oldukça fazla olur. Böyle olması demek işini daha iyi yapmayı, daha aktif olmayı, daha üretken olmayı ve iş ortamındaki diğer insanlarla daha iyi bir diyalog halinde olmayı beraberinde getirir. Fakat tam tersi bir durumda istenmeden ve benimsemeden yapılan iş kişiye sadece mutsuzluk artı olarak ekstra başarısızlık ve amaçsızlık getirir.
Girdiğimiz her çevrede, her ortamda ister iş hayatı olsun ister günlük hayatımızda olsun yetkin birer kişi isek yani yeterli bilgi ve birikime sahip ve o alananda donanımlıysak kendimize olan güvenimiz aidiyet duygusunuda beraberinde getirir.
Hem sosyal çevrede hemde profosyonel bir iş hayatında bu duygunun bireylere iyi yerleşmiş olması demek her alanda daha başarılı, daha mutlu ve etkili işlerin veya arkadaşlıkların ortaya çıkması demektir. En azından benim aidiyet duygusundan anladığım budur.:)))